Hoca Dehhani

Hoca Dehhani’nin Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri

        Horasan’dan gelip Konya’ya yerleştiği bilinir. Şimdiye kadar üzerinde yapılan çalışmalar sonucu I. Alâeddin Keykubad veya III. Alâeddin Keykubad devrinde yaşadığı anlaşılmaktadır. Tezkirelerde, onun hakkında bilgi yok. Ancak, bilgileri, kendi şiirlerinden çıkarabiliyoruz. Önce Mehmet Fuat Köprülü onun 7 şiirini yayınladı, daha sonra da Mecdut Mansuroğlu 12 şiirini yayınladı. Ama l978’de Hikmet İlaydın, Mansuroğlu’nun yayınladığı şiirlerden ikisinin Kemâlpaşazâde’ye (Ö. 1534), birisinin Resmî’ye (Ö. XV. yy) ait olabileceğini yazdı.

           Geniş ve zengin bir Türkçesi vardır. Bu durum onun Türkçe’yle iç içe olduğunu göstermektedir. Şiirlerinden onun, Farsçayı iyi bildiği ve zengin bir edebi anlayışı olduğu görülmektedir. Saray çevresine de yakın olunduğu bilinmektedir. din bilgisinin kuvvetli olmasıyla birlikte fakat bu durumu eserlerine yansıtmadığını görüyoruz. Lâ-dinî ( din dışı) şiirler vücuda getirdiğini görmekteyiz.

Şiirlerinden hareketle İran edebiyatının sanat ve mazmunlarını edebiyatımızda ilk olarak kullanması bakımından Divan edebiyatının kurucu şairi olarak tanınmasını sağlamıştır.

         Dehhani, Anadolu sahası Türk edebiyatında ilk kez Türkçe kaside yazan şairdir. Anadolu padişahlarına ilk kez kaside sunan şair de yine kendisidir. Bir başka deyişle de Anadolu sultanlarına son defa kaside sunan sanatçı yine Hoca Dehhani‘dir. Arap edebiyatı kaside düzenine göre eserlerini oluşturmuştur. Arap ve İran kahramanlarına eserlerinde yer vermemesi bakımından son derece önemlidir. Sadece Hz. Ali’ ye eserlerinde yer vermiş ve dolayısıyla bu bakımdan dikkat çekicidir. Dehhani, bu yönüyle Gülşehri‘den ayrılmaktadır

      Dehhani’nin şiirlerinde İslamiyetten önceki Türk Edebiyatının özellikleri görülmektedir.  Şiirlerine baktığımızda musammat ve musammata benzer şiirler oluşturmuştur. Açık bir dil kullanmasına rağmen yine de belli bir edebi birikimin olması şarttır Dehhani’yi anlamak için. Kendisinden sonraki Gülşehri’yi etkilemesi bakımından göze çarpmaktadır. Elde bulunan şiirlerinin beyit sayısı doksan dörttür. Bazı şiirlerinde Bakî‘yi, bazı şiirlerinde ise Nedim‘i de etkilemiştir. Yedi ve sekiz beyitli gazeller vücuda getirmiştir.

Bu gazellerin matla’ları:

Vasf-ı lebünle şi’rüm olur ser-be-ser lezîz –
Kim âbı kand-i nâb-ı mükerrer ider lezîz”

“Ay yüzünde hat belürse gözlerüm giryân olur
Hâle görünse kenâr-ı mâhda bârân olur”

“Bir kadehle bizi sâkî gamdan âzâd eyledi –
Şâd olsun gönli anun gönlümi şâd eyledi”

Eserleri:

Şâh-nâme: Firdevsî’nin Şehnâme’si biçiminde bir şehnâme yazması için Sultan Alâeddin Keykubâd’dan emir aldığı, Yarcanî’nin Şâh-nâme’sinde kayıtlıdır. Bu emir üzerine 20.000 beyitlik bir Şâh-nâme yazmıştır. Ama eser, elde mevcut değil.

Şiirleri: Klasik Türk Edebiyatının ilk örnekleridir. Bu şiirler, gazel ve kasîde şeklindedir. Bu şiirler (Ömer ibn-i Mezid’in Mecmû’atü’n-Nezâ’ir’inde (derlenişi: l436) ve Eğridirli Hacı Kemâl’in Câmi’ü’n-Nezâ’ir’inde (derlenişi: 1512) bulunur.

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir