Divan Edebiyatında Nesir

Nesir ile ilgili sıkça sorulan sorular:

Nazım nesir karışık ne demek: Nazım şiir demektir. Divan edebiyatında Nesir ise düzyazı demektir. Bazı eserler vardır ki başlangıcında bir hikaye düzyazı biçiminde anlatılır ve aralarda o hikayenin kahramanlarının okuduğu şiirler de yer alabilir. İşte bu durum Halk Hikayelerinin özellikleriden biridir. Aklımıza Dede Korkut Hikayeleri gelebilir.

Nesir ve mensur aynı şey mi farkları nedir: Birebir aynı şeydir diyemeyiz ama çok yakın kavramlardır. Nesir düzyazıdır, mensur ise düzyazıyla (nesir) yazılmış eser demektir.

Mensur hikâye ne demek: Normal hikayenin tüm özelliklerini gösterir. Bir hikayede “mensur özellik nedir” diye sorulursa tek farkı üslubun normal hikayeden “daha şiirsel olması” demektir.

Divan Edebiyatında Nesir

Divan edebiyatı, Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak dönemlerinden biri olan 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan uzun bir süre boyunca hüküm sürmüştür. Bu edebiyat dönemi, şiir ve düzyazı alanlarında zengin bir üretim ortaya koymuştur. Düzyazı türleri, yalın düzyazı (sade nesir), süslü düzyazı ve orta düzyazı olarak üç kategoriye ayrılmıştır.

Yalın düzyazı, halkın günlük konuşma dilini kullanan ve genellikle halk kitapları, hikayeleri, Kur’an tefsirleri ve hadis açıklamaları gibi eserlerde görülen bir yazı stili olarak ortaya çıkmıştır. Bu türdeki eserler, insanların günlük hayatlarında karşılaştıkları sorunlara ve merak ettikleri konulara cevap verirken aynı zamanda anlaşılır bir dil kullanmaya özen gösterirler.

Süslü düzyazı ise, nesirde hüner ve marifet göstermenin amaçlandığı bir yazı stili olarak öne çıkmıştır. Bu tür, genellikle medrese öğrenimi görmüş ve Osmanlı Türkçesi’ni iyi bilen yazarlar tarafından tercih edilir. Süslü düzyazıda, uzun cümleler, bol söz ve anlam oyunları gibi özellikler dikkat çeker. Bu türün en belirgin örnekleri arasında Veysi ve Nergisi’nin eserleri sayılabilir. Tezkire, süslü düzyazının önemli bir alt türüdür ve özellikle biyografik metinlerde sıkça kullanılır. Bu türün ilk örneği, 16. yüzyılda Âşık Çelebi tarafından yazılmıştır ve tezkire geleneği, 19. yüzyıla kadar devam etmiştir.

Orta düzyazı, divan edebiyatının hemen hemen bütün klasik yazarları tarafından kullanılan bir yazı stili olarak bilinir. Bu türde, söz ve anlam oyunlarından kaçınılmış ve içeriğin ön plana çıkarılması hedeflenmiştir. Tarih, gezi, coğrafya ve din kitapları gibi çeşitli konularda yazılmış eserler, orta düzyazı türünde kaleme alınmıştır.

Divan edebiyatında din dışı yazı türleri arasında tezkire, tarih, seyahatname, sefaretnâme, siyasetname, münazara ve münşeat yer alır. Bu türler, Osmanlı toplumunun farklı alanlarına ilişkin bilgi ve belgeleri kaydeden eserlerdir. Tarih, geçmiş dönemlerden günümüze kadar birçok önemli eser bu türde yazılmıştır. Örneğin, Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükseliş dönemlerini anlatan kronikler, seyahatnameler, savaş tarihleri, devlet yönetimi ve siyaseti hakkında yazılan eserler bu türde yer almaktadır.

Siyasetnâmeler, Osmanlı Devleti’nin idari yapısı, hükümdarlık, adalet, ordu, devlet yönetimi ve siyasi ilişkiler gibi konuları ele almaktadır. Bu türde yazılan en önemli eserler arasında Nizamü’l-Mülk’ün Siyasetnâmesi ve Kâtip Çelebi‘nin Keşfü’z-Zunûn’u sayılabilir.

Münşeatlar, divan şiiri şairlerinin birbirlerine yazdıkları mektuplardır. Bu mektuplar, şiirsel bir üslupla kaleme alınmıştır ve genellikle nazire şeklinde yazılmıştır. Divan edebiyatının en ünlü şairlerinden biri olan Nedim‘in münşeatı, bu türün en önemli örneklerinden biridir.

Münazara nedir: Farklı görüşleri savunan kişilerin bir konu üzerinde karşılıklı olarak görüşlerini savunduğu tartışmalardır. Bu türün en önemli örneği, 17. yüzyılda yazılan “Sahn-ı Seman Medresesi Münazarası” olarak kabul edilir. Bu münazara, İstanbul’da bulunan Sahn-ı Seman Medresesi’nde gerçekleştirilmiş ve dönemin ünlü islam alimleri arasında büyük bir ilgi uyandırmıştır.

Sonuç olarak, divan edebiyatı nesri türü oldukça zengin bir alandır ve yalın, süslü ve orta olmak üzere üç farklı biçimi bulunmaktadır. Din dışı yazı türleri arasında ise tezkire, tarih, seyahatname, siyasetname, münazara ve münşeat gibi çeşitli türler yer almaktadır. Bu türlerde yazılmış birçok önemli eser, hem edebiyat tarihimize hem de kültürel birikimimize önemli katkılar sağlamıştır.

Şimdi de Divan edebiyatındaki nesir (düzyazı) türlerini detaylı açıklayalım:

l. Divan Edebiyatında Sade Nesir:

Divan edebiyatında halkın konuştuğu dilin temel alındığı nesir türü, yazı dilindeki ağdalı üslup ve terkiplerden kaçınarak, anlaşılır ve sade bir üslup benimser. Ancak zaman zaman, bu tarzın içine girmiş olan kelime ve terkipler normal karşılanır. Bu nedenle, Kur’an tefsirleri, hadis kitapları, menkabevî İslam tarihleri gibi dinî eserlerin büyük bir kısmı bu tarzda yani sade nesir ile yazılmıştır.

Ayrıca, fütüvvetnâmeler, menâkıbnâmeler, dinî destanlar, halk kitapları, halk hikayeleri ve halka yönelik tasavvuf edebiyatı eserler de yine halkın konuştuğu dilin esas alındığı nesir türü ile yazılmıştır. Bunların yanı sıra, gazavatnâmeler ve ahlak kitaplarının çoğu da sade bir üslupla kaleme alınmıştır.

2. Divan Edebiyatında Süslü Nesir:

Arap ve Farsça kelimeler sıkça kullanılıp, uzun ve çapraşık terkipler oluşturulmaktadır. Divan şiirinde de bu tarz özellikler görülür ve nesir kafiyesi olan “seci'” bu nesrin belirgin özelliklerindendir.

Ancak, Fatih Sultan Mehmet döneminden başlayarak, yabancı kelimelerin ve terkiplerin kullanımıyla divan şiiri ve nesri anlaşılır olmaktan uzaklaşmıştır. Buna rağmen, tarihçiler, tezkire yazarları ve hatta mektup yazarları bile bu süslü nesir yolunu takip etmişlerdir.

Türk nesrinin anlaşılır ve sevimli örneklerini veren güçlü yazarlar, XVII. yüzyılda Peçevî, Kâtib Çelebi, Evliyâ Çelebi, Koçi Bey ve Hasanbey-zâde gibi isimlerdir. Ancak, XV. yüzyılda Sinan Paşa’nın nesri, bu süslü nesrin dışında görülmeli ve “âlî nesir” olarak adlandırılmalıdır.

3. Divan Edebiyatında Orta Nesir:

Bu tür nesir, halkın günlük konuşma dilinden uzak olsa da, süslü nesir kadar ağdalı değildir. Yazarın amacı, mesajını açık bir şekilde iletmektir ve süslü söyleyişler kullanmak yerine sadelik tercih edilir. Ancak yine de, Divan şiirindeki gibi seci’li ifadeler bu tür nesirde de kullanılabilir.

Gelibolulu Âlî, Na’îmâ, Kâtib Çelebi gibi tarihçilerin eserleri, Evliyâ Çelebi’nin Seyâhat-nâme’si, Koçi Bey’in risâlesi gibi coğrafya eserleri, fetvâlar, sefâret-nâmeler ve biyografik eserler bu tür nesirle yazılmıştır.

Orta nesrin, sade nesirle net bir şekilde ayrılması kolay olmayabilir, ancak yine de birçok yazar, anlaşılır bir dil kullanarak özlü sözleri ve kendi mesajlarını aktarmayı tercih etmiştir. Bu nesrin örnekleri, süslü nesir kadar ağdalı olmamakla birlikte, halkın konuşma dilinden biraz uzaktadır.

Divan Edebiyatında Nesir Türünün Özellikleri Nelerdir

Divan nesrinin kendine özgü özellikleri vardır ve bunların bazıları şunlardır:

  • Bu tür nesirler, düz yazıların aksine “inşa” adı verilen bir yazı biçimine sahiptir.
  • Genellikle bu tür nesirler, farklı konularda yazılmış ve “münşeat” adı verilen kitaplarda toplanmıştır.
  • Divan nesrinde, anlatılan konudan ziyade kullanılan sözcüklerin ve ifadelerin estetik değeri önemlidir.
  • Arapça ve Farsça kelimeler ve ifadeler, Türkçe yazıya yoğun bir şekilde dahil edilir.
  • Söz sanatlarına ve özellikle seciye adı verilen şiirsel bir dilin kullanımına sıkça yer verilir.
  • Dini konuların yanı sıra, tarih, seyahat yazısı, bireysel ve toplumsal konular da sıklıkla ele alınır.

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir