Mecazı Mürsel (Ad Aktarması)

Mecazı Mürsel (Ad Aktarması Düz Değişmece) Nedir

Mecaz-ı mürsel, dilin renkli ve yaratıcı bir kullanımıdır. Bu söz sanatı, bir kelimenin gerçek anlamının dışında, başka bir kelimenin anlamını aktarmak veya ifade etmek amacıyla kullanılır. Bu nedenle bu sanata “ad aktarması” adı da verilir. İnsanlar genellikle günlük konuşma dilinde bu tür mecazları kullanırken, edebi sanatların gücünü ve etkisini fark etmeyebilirler. Ancak birçok günlük ifadede “mecazı mürsel” örneklerine rastlarız.

Örneğin, “camı aç” dediğimizde, aslında camın fiziksel bir açılış işlemi gerektirdiği anlamını taşırız, ancak bu ifadeyle oda sıcaklığını düzenlemek istediğimizi anlatırız. “Işığı yak” dediğimizde, ampulün fiziksel olarak yakılması gerektiğini ima ederiz, ama aslında ışığın açık olduğu anlamına gelir. “Antalya’ya indim” dediğimizde, fiziksel bir iniş hareketini ifade ederiz, ancak aslında Antalya’ya geldiğimizi anlatırız. Bu örnekler, mecaz-ı mürselin günlük konuşma dilimizde ne kadar yaygın olduğunu gösterir.

Mecaz-ı mürsel, dilin esnekliğini ve zenginliğini vurgular. Kelimelerin sadece temel anlamlarıyla sınırlı olmadığını, aynı zamanda daha derin ve göndermelerle dolu mecaz ve yan anlamlar taşıyabileceğini gösterir. Bu nedenle söz sanatları içerisinde bu retorik sanat, dilin gücünü ve ifade yeteneğini vurgular, günlük iletişimimizi daha renkli ve etkileyici hale getirir.

Kısaca özetleyecek olursak, benzetme amacı olmaksızın, bir sözün kendisiyle ilgili bir başka söz yerine kullanılmasıdır. Mecazı Mürsel PDF İndir

Mecazı Mürsel Çeşitleri (Ad Aktarması Türleri)

Ad aktarmasında kullanılan sözcükle kastedilen sözcük arasında çeşitli yönlerden ilişki bulunur:
“parça-bütün, iç-dış, sanatçı-eser, yer-yönetim (insan), neden-sonuç…”

1. Sanatçı – eser ilişkisi: Günlük konuşmada ya da bir edebi eserde şair, şarkıcı veya yazarın adı söylenir ancak kastedilen anlam o sanatçının eseridir.

* Radyoda Barış Manço çalıyordu.

(Barış Manço söylenip onun eserleri kastedilmiş)

* Gençler, Reşat Nuri’yi okudunuz mu?

(Bu cümlede kastedilen Reşat Nuri’nin eseridir.)

Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.

(Bu şiirde plakta çalan “Tanbûri Cemil Bey” değil onun söylediği şarkıdır.)

2. İç – Dış İlişkisi: Bir kavramın ya da varlığın dış yüzeyi ifade edilir ancak kastedilen içerisindekilerdir.

* Üç tabak yedim, hâlâ doymuş değilim.

(Tabak söylenip yemek kastedilmiş, iç – dış ilişkisi)

* Kardeşim mutfaktan seslendi, tencere kaynadı, gel!
* Eve gelince üstünü çıkarıp mutfağa geçti.
* Dolu depoyla Ankara’ya kadar gidebiliriz.
* Banyoya girdiğinde şofben yanıyordu.

3. Parça – Bütün İlişkisi: Bir varlığın parçası ifade edilerek aslında bütünü anlatmak veya tam tersi, bütünü ifade ederek bir parçayı anlatmak mümkündür.

* Ağaçların sararması sonbaharın geldiğini haber veriyor.

(Ağaç söylenip yaprak kastedildiği için mecazı mürsel sanatı vardır.)

* Bu gazetede ilk kurulduğunda burada çalışan usta kalemler bütün işi göğüslüyordu.
* Fakülte kürsüsünde yıllarca çok emek sarf etmişti.
* Motor gündüzün sıcağında tüm yükünü Bartın’a boşalttı.
* Ali Sami Yen Stadı’nda senelerce nice altın ayaklar gol krallığında yarıştı.

4. Yer, Yönetim – insan ilişkisi: Cümlede bir yer ismi ya da yönetim, devlet ya da başkent ismi söylenerek içindeki insanlar kastedildiği durumlar da olabilir.

* Ankara’dan henüz bu konuyla ilgili bir açıklama gelmedi.

(Ankara söylenip, hükümet kastedilmiş,)

* Bütün mahalle sokağa dökülmüştü.

(Mahalle söylenip, insanlar kastedilmiş, yer – insan ilişkisi olduğunu söyleyebiliriz)

* Bütün okul yarın pikniğe gideceğiz.

(Bu cümlede kastedilen okul değil okulu oluşturan öğrencilerdir.)

* Ankara, kanalizasyon probleminin çözüme kavuşmasını istiyor.

(Ankara ile kastedilen bu şehirde yaşayan insanlar)

* Emniyet gün içinde ifadeye gelmesi gerektiğini söyledi.

(Emniyet çalışanları)

* İlk dakikalarda atılan golle tribünler coşmaya başladı.

(Aslında coşmaya başlayan tribünleri dolduran taraftarlar olduğu için mecazı mürsel sanatı yapılmıştır.)

5. Neden – sonuç ilişkisi: Bu söz sanatında bazı durumlarda yalnızca netice söylenerek aslında sebep de kastedilebilir. Bu durumda bu söz sanatında sebep sonuç ilişkisi vardır deriz.

* Buraya geldiğinde yüzünden düşen bin parçaydı.

(Bir kişinin yüzünden düşen bin parça olabilmesi bir sonuçtur. Bu durumun asıl nedeni üzgün olunmadırdır. Yüzünden düşen bin parça olduğu söylenerek aslında üzgün olduğu kastedilmiş, neden – sonuç ilişkisi kurularak mecazı mürsel sanatı yapılmıştır)

* Bu kadar kuraklıktan sonra nihayet bereket yağıyor memleketimize!
* Bu günlerde toprağa rahmet düşmezse ürünlerde verim çok düşük olur.

6. Yön, çağ – insan ilişkisi: Bazı durumlarda bir zaman dilimi olan çağdan bahsedilerek o çağda yaşamış olan insanlar kastedilebilir. Ayrıca doğu, batı, kuzey ve güney gibi yön adları verilerek de insanların kastedildiği durumlar olabilir. Bu durum günlük hayatta sıkça kullanılmaktadır.

* Doğu ve Batı din ve felsefe açısından hem çatışma içerisinde bulunmuş hem de bir birini örnek almıştır.

Bu cümlede kastedilen “Batı” ve “Doğu” yön adları ile aslında oranın insanıdır.

* Gazali’nin akla, mantığa aykırı görüşleri orta çağı karanlığa gömmüştür.

Bu cümledeki orta çağ dönem adı söylenerek aslında o dönem insanı kastedilerek mecazı mürsel sanatı yapılmıştır.

Kelimenin, kendi sözcük anlamı dışında bir başka kelime yerine kullanılmasıdır. Bu kullanım, çok eski zamanlardan beri bilinen mecazî ifadenin temel tekniğini meydana getirir. Mecazi ifade ise hemen bütün söz sanatlarının kaynağıdır. Söz gelimi istiare, kinaye, telmih gibi daha pek çok sanat, mecazı kullanır ama bir başka ayrıntıyı da taşır. Edebi sanatlar, transfer, eğretileme gibi adlar alan mecazın kullanımı, sanatın çatışma-çelişki-zıt anlam gibi dokularını örer.

Mecazın metafor ve transfer ile ilgisi olduğu kadar alegori ve sembol ile de ilgisi vardır. Mecaz, alegori ve sembol, bir monografi etrafında araştırılıp birbirine göre durumları açıklanabilir.Es asen teşbihin tabii bir sonucu olan mecaz ile sembol ve alegori arasında pek fark yoktur. Mecaz, tekrarlandığı zaman sembol niteliği kazanır. Her mecaz, aynı zamanda bir imaj’dır.

Bu zincirleme açıklamalar, Yeni Türk Edebiyatı’nda imge anlayışının açılımına yardımcı olacaktır. Öyleyse mecaz – teşbih, mecaz – istiare, mecaz-metafor, mecaz-telmih, mecaz-imge, mecaz-alegori vb. gibi geniş kapsamlı ve kendi adıyla sınırlı ciddi araştırmalara ihtiyaç vardır.

Yeni Türk edebiyatında örneği görülen birçok şiirdeki mecaz kullanımı, divan edebiyatının geleneğinden kuvvet almakla birlikte, farklı ayrıntılar taşır.

Muhayyer Sünbüle
Duyulan bir sünbülün şarkısı mı?
Sünbül, eski saçların anısı;
Sanırım bizim de ardımızda
Ölüm, zaman ormanının parsı (Hüsrev Hatemî)

Bu mısralar, sünbül ve ölüm kelimelerinin mecaz dokusunu eskiden farklı ayrıntılarla örüldüğüne örnek teşkil eder.

Kader ki bir siyâhî seyyahtı, onu sen,
Onu sen hoş tutmadın ey yüreğim (Hüsrev Hatemî)

beytinde kader ile siyâhî seyyah ilişkisi de mazmun anlayışını devam ettiren kullanımlara örnektir ama farklı ayrıntılar taşır.

Mecazı Mürsel Ad Aktarması Düz Değişmece

Mecazı Mürsel Çözümlü Örnek Soru

Filistin ağlıyor kara gözyaşlarıyla,
Gözleri kan revan içinde, yüreğindeki sancıyla

Bu dizelerde Filistin ağlıyor derken Filistin halkı kastedilerek mecazı mürsel sanatı yapılmıştır.

Aşağıdaki dizelerin hangisinden böyle bir kullanım söz konusudur?
A) Uğruna koymuşum başı bedeni Doldur tüfengini hedef et beni
B) Ölürsem yazıktır sana kanmadan Kollarım boynuna halkalanmadan
C) Sevgilim bu elden gittin gideli Ilgıt ılgıt eser sevdanın yeli
D) Tuna boylarında sıra serviler Tan yeli estikçe sessiz ağlarmış
E) Köprüden geçerken köprü yıkıldı Üç yüz atlı birden suya döküldü

ÇÖZÜM: Soru kökünde verilen dizelerde ad aktarması vardır. Seçenekler incelendiğinde E seçeneğinde “Üç yüz atlı” ifadesi görülecektir. Üç yüz atlı denerek üç yüz atlı insan kastedilmiştir. Parça – bütün ilişkisine dayalı ad aktarması yapılmıştır.

No Comments

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir