Gerçek (Temel) Anlam Nedir
Gerçek Anlam (Temel Anlam) Nedir
Kelimelerin taşıdığı özgün anlamların en kök ve en temel anlam yani gerçek anlamıdır. Bir kelime birden fazla anlam taşıyabilir ve bu anlamlar, cümlelerdeki ve bağlamlardaki kullanımlarına göre belirlenir. Kelimeler, iletişimde kullandığımız anlamlı sembollerdir ve her biri başlı başına bir düşünce veya kavramı ifade eder.
Bir başka ifadeyle, sözcüklerin varoluş nedeni, iletmek istedikleri belirli bir anlamı karşılamaktır. Bu bağlamda, her kelimenin içsel, temel bir anlamı bulunur ki buna genellikle “temel anlam” veya “gerçek anlam” denir. Bu temel anlam, kelimenin esas anlamını ifade eder ve onun diğer anlamlarının kökenini oluşturur.
Temel anlam, sözcüğün, tek başına söylendiğinde, herkeste çağrıştırdığı anlamıdır. Ancak zamanla sözcüklerin yeni anlamlar kazandığı görülür. İşte, sözcüklerin temel anlamı ile sonradan kazandığı ama ilk anlamla az çok ilişkili olan anlamlarına gerçek anlam denir.
Dedem, soğuk günlerde evden dışarı çıkmazdı.
Çocukların hepsi birden binince salıncağın ipi koptu.
Bu cümlelerde “soğuk” sözcüğü, “üşütecek derecede ısısı olan”; “kopmak” sözcüğü, “herhangi bir yerinden ikiye ayrılmak” anlamlarında kullanılmıştır. Bu sözcükler, temel yani sözlük anlamlarıyla kullanıldığından, gerçek anlamlıdır.
Temel Anlamın Özellikleri Nelerdir? Nasıl Bulunur?
– Temel anlam, bir sözcüğün bağlamdan bağımsız akla ilk gelen anlamdır.
– Sözcüğün temel anlamıyla kullanılması, tek başına iken taşıdığı anlam ile cümle içinde (bağlamda) kazandığı anlamın örtüşmesidir.
– Temel anlam, bir sözcüğün yansıttığı ilk kavramdır.
– Sözcük, tek başına iken temel anlamıyla düşünülür.
* “Ağız” sözcüğünün yansıttığı ilk kavram, onun vücudun bir bölgesi oluşudur.
‒ Ağızda kolaylıkla eriyen bu ilacın yan etkisi yoktur.
* “Açık” sözcüğünün bağlamdan bağımsız akla ilk gelen anlamı açılmış, kapalı olmayandır. Aşağıdaki örnekte “açık” kelimesi temel anlamda kullanılmıştır.
‒ Ve açık pencerelerden Mavi gökle giren rüzgâr
“Çiğnemek” sözcüğünün yansıttığı ilk kavram, onun ağza alı- nan bir şeyi dişlerle ezmek, öğütmek oluşudur.
‒ Lokmaları uzun süre çiğnemek sağlığa yararlıdır.
– Aşağıdaki cümlelerde koyu renkle yazılmış sözcükler gerçek anlamda kullanılmıştır.
* Vefa, insanın kalbinde saklı, zamanın aşındıramadığı, değerli bir hazine gibidir.
* Dostluk, sevgi ve sadakatin örüldüğü bir bağdır; en zor zamanlarda bile dimdik ayakta duran bir güç.
* Vatan, topraklarımızın altında yatan köklerimizin ve gökyüzünde dalgalanan bayrağımızın değerli kavramsal birliğidir.
* Annelik duygusu, sevgiyle yoğrulmuş bir özveri ve sonsuz koruma içeren, evrensel bir bağdır.
* Doğa sevgisi, ağaçların fısıltılarını duyduğumuz, kuşların şarkılarıyla coştuğumuz, doğanın büyülü dansına katıldığımız bir sevgi biçimidir.
* Şiir, kelimelerin resimlerle dans ettiği, duyguların en derin izlerini bıraktığı büyülü bir sanattır.
* Tiyatro, sahnede gerçeklikle hayalin sınırlarının buluştuğu, karakterlerin hayat bulduğu büyülü bir dünyadır.
* Köyün meydanında çocuklar çelik çomak oynuyor.
* Merdivenden düşen çocuğun ayağı incinmiş.
* Patlama, dağın yamacında derin bir çukur açmıştı.
* Yanan ağaçların yerine, yenilerinin dikilmesine çalışılıyor.
* Bu yaz tatilinde köyümüzde çok eğlendim.
* Camın kırılmasıyla çocuklar oradan uzaklaştı.
* Üzüntü ve sevinçle karışık bir duygu yaşıyordu.
* Çocuklar babalarının güçlü olmasından gurur duyarlar.
* Merdivenlerden sessizce çıkıp kimselere görünmeden odasına gitti.
Örnek 1:
Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcüklerden hangisi gerçek anlamda kullanılmıştır?
A) Ben görevimin sorumluluğunu taşımaya çalışıyorum.
B) Gazeteler, bu olay karşısında doğru bir tavır sergiledi.
C) Askerlerimiz bu sarp geçitlerde nasıl yol alacak?
D) Bu tür buluşların hepsi insanlık için birer ışıktır.
E) Sözümü kesmeye devam ederseniz toplantıyı terk edeceğim.
ÇÖZÜM: Sözcükleri ilk anlamlarıyla inceleyelim: A seçeneğinde geçen sorumluluk gerçekte taşınmaz, B seçeneğindeki tavır gerçekte sergilenmez. D seçeneğindeki buluşların hepsi gerçekte birer ışık değildir, E seçeneğindeki söz gerçekte kesilmez. Bunlar mecaz anlamda kullanılmış sözcüklerdir. C seçeneğindeki geçit gerçekte sarp (dik) olur. Sözcük gerçek anlamda kullanılmıştır.
Örnek 2:
Şiir, dilin en zarif ve duygusal yönlerini kullanarak insan (I) duygularını, düşüncelerini ve hayatın derinliklerini söz sanatları ile ifade etmenin özel bir sanat biçimidir. Kelimelerin ritmik düzenlemesi, anlamlı dizileri ve çağrışımları sayesinde şiir, sıradan kelimelerin ötesine geçerek insanları etkileyen, büyüleyen ve düşündüren bir tını oluşturur. Şiirin güzelliği, hem sözcüklerin seçimindeki (II) titizlikte hem de bu sözcüklerin bir araya getirilişindeki yaratıcı özgürlükte gizlidir. Şairler, duygularını renkli bir paletle resmederken zaman zaman uyak, ritim, tekrar ve sembolizm gibi (III) dilin özel araçlarını kullanırlar. Okuyucular olarak, bir şiirin içine girdiğimizde sadece (IV) metni değil, aynı zamanda yazarın düşüncelerini, duygularını ve dünyaya bakışını keşfederiz. Böylece, şiir bize derinlemesine bir deneyim sunar, duygusal zenginlikleri açığa çıkarır ve dilin (V) sıcaklığını ve gücünü sergiler.
Yukarıdaki metinde numaralanmış sözcüklerden hangisi temel (gerçek) anlamının dışında kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Örnek 3:
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisi temel anlamıyla kullanılmıştır?
A) Özgürlük, kuşların kanatlarında hissedilen rüzgar gibi, insanın ruhunu okşayan ve yüreğini genişleten bir nimettir.
B) Aşk, kalplerin birbirine çekildiği, dünyanın en güzel şarkısının söylendiği bir duygu denizidir.
C) Sevgi, insanların birbirine anlamlı bakışlarla baktığı, içten gelen bir enerjinin paylaşıldığı en saf hisselerden biridir.
D) Arkadaşlık, hayatın yoldaşlığını paylaşmak, gülen ve ağlayan omuzlar arasında geçen samimi bir dans gibidir.
E) Babalık duygusu, güçlü bir rehberlik ve sevgi dolu kollarla çevrili, hayatı öğreten bir bağlılıktır.
Örnek 4:
İnsan sevgisi, insanlığın en derin ve anlamlı duygusal bağlarından birini temsil eder. Bu özel sevgi türü, insanların birbirine duyduğu (I) samimi, saygı dolu ve anlayışlı hislerle beslenir. İnsan sevgisi, farklılıkları (II) kucaklayan, hoşgörü ile şekillenen ve insanların ortak insanlık bağını öne çıkaran bir (III) duygudur. İnsanlar arasındaki sevgi, karşılıklı bir anlayış ve dayanışma hissini içerirken aynı zamanda (IV) empati ve saygının temelinde yatar. Bu sevgi türü, bir insanın sadece kendisini değil, tüm insanlığı önemsediği ve insanların birbirine yardım etme, destek olma isteğiyle beslenir. İnsan sevgisi, insanların sınırları aşarak birbirine uzanmasını, birbirinin acılarına ve sevinçlerine ortak olmasını sağlar. Toplumsal ilişkilerin ve dünya barışının temelinde yatan bu sevgi türü, insanların arasındaki bağı güçlendirirken aynı zamanda daha (V) adil, anlayışlı ve sevgi dolu bir dünya inşa etme yolunda da bir itici güç olabilir.
Yukarıdaki metinde numaralanmış sözcüklerden hangisi temel (gerçek) anlamının dışında kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Örnek 5:
Ayşe ve Elif, çocukluklarından beri en yakın arkadaşlardı. Birlikte büyümüşler, birbirlerinin zorluklarına ve üzüntülerine (I) göğüs germişlerdi. Yıllar geçtikçe (II) yolları ayrılsa da iletişimlerini hiç kesmemişlerdi. Bir gün Ayşe, uzun süreli bir hastalıkla (III) boğuşmak zorunda kaldı. Hastaneye yatırıldığında, Elif hemen yanındaydı. Zorlu tedavi sürecinde her zaman Ayşe’nin yanında olan Elif, onun moralini yükseltti, kitaplar okudu, şarkılar söyledi. Ayşe’nin sağlığına kavuşmasının ardından Elif, onun yanından ayrılmadı. İşte bu an, vefa duygusunun en (IV) sıcak örneğiydi. Elif, Ayşe’ye her zaman destek olduğu gibi, en zor anında da onun yanındaydı. Bu iki dostun arasındaki vefa bağı, (V) zaman ve uzaklık tanımadan devam etti.
Yukarıdaki metinde numaralanmış sözcüklerden hangisi temel (gerçek) anlamıyla kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V