İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan letrizm akımı, “lettre” kelimesinden türetilen ve harfçilik anlamına gelen bir terimdir. Romen kökenli şair Isidore Isou’nun öncülüğünde gelişen bu akım, Dadaizm‘e benzer yönleriyle dikkat çeker. Ancak letrizm, mevcut şiir ve edebiyat anlayışlarını tamamen reddeden ve geleneği yıkarak yeniden şekillendirmeyi hedefleyen bir anlayışın ürünüdür.
Şiirde en küçük birim olarak sözcükleri değil harfleri temel alır. Bu yolla da yeni bir şiir ve yeni bir müzik yazmayı amaçlayan bir karşı-akım niteliğindedir. Isou’ya göre, “harf olmayan ya da harf olmayacak hiç bir şey tinsel olarak da var olamaz.” Harfçilik, edebiyatın yanısıra sinemayı, dansı, müziği ve resmi de etkilemiştir. Çıkış noktaları, “sesleri, sözcükleri, imgeleri aynı anda topluca bir araya getirecek yeni anlatım yollarının araştırılması”dır. Francois Dufrene, Maurice Lemaitre gibi şairler bu akımın önemli isimleridir.
Letrizm akımının temel felsefesi, sadece şiirin genel ifade biçimlerine değil, dilin geleneksel işleyişine ve anlam dünyasına da meydan okumaktır. Letristler, dilin saflığının kaybolduğunu ve günümüzde dilin sadece çıkarlarımıza alet edildiğini düşünürler. Bu nedenle dilin başlangıcındaki saflığına geri dönerek, dilin hürriyetine kavuşmasını hedeflerler.
Letrizm, kelimelerin yapısını ve anlamlarını reddederek, dilin en küçük birimleri olan harflere ve onların karşılığı olan seslere odaklanır. Böylece, dilin en saf haliyle ifade edilebileceği düşüncesiyle, evrensel bir dil oluşturmayı amaçlarlar. Bu yaklaşım, sadece şiirde değil, diğer sanat dallarında da kendini gösterir. Örneğin, deneysel sinemada, görüntülerin ve seslerin harmanlanmasıyla, dilin sınırlarını zorlayarak, yeni bir anlatım dili yaratılır.
Letristler, geleneği yıkmak ve yeni bir sanat anlayışı oluşturmak için dilin sınırlarını zorlarlar. Bu yüzden, letrizm, sadece bir şiir akımı olarak değil, aynı zamanda bir düşünce ve sanat hareketi olarak da kabul edilir. Günümüzde, birçok sanatçı, letrizm’in özgürleştirici felsefesiyle ilgilenerek, eserlerinde bu edebi akımın etkilerini göstermektedir.
Harfçilik, şiirin sadece kelimelerin anlamlarından ziyade, görsel ve işitsel özelliklerine de dikkat çekmeyi amaçlar. Bu yüzden letristler, kelimelerin biçimlerini değiştirerek, harfleri bir araya getirerek, yeni anlamlar yaratır ve mevcut dil kurallarına meydan okurlar. Böylece okuyucunun, şiirin içinde kendini kaybetmesi ve yeni bir deneyim yaşaması hedeflenir.
Letrizm akımı, sadece şiirde değil, resim, müzik ve sinema gibi sanat dallarında da etkisini gösterir. Özellikle deneysel sinema alanında büyük bir etki yaratan letrizm, görüntüleri ve sesleri bir araya getirerek, geleneksel anlatı yapısından ayrılır ve yeni bir sinema dilinin oluşmasına öncülük eder.
Letrizm, kendi içinde farklı eğilimlere sahip olsa da, sanatın sınırlarını zorlayan ve geleneksel anlayışlara meydan okuyan bir akım olarak kabul edilir. Bugün hala birçok sanatçı, letrizm’in özgürleştirici ve yenilikçi felsefesiyle ilgilenerek, eserlerinde bu akımın etkilerini gösterirler.