Türk Dilinin Gelişimi ve Yapısı

Türkçenin Doğuşu – Türk dili nasıl ortaya çıkmıştır?

Türk dili, Türk halklarının binlerce yıllık tarihi boyunca oluşmuş ve gelişmiş bir dildir. Türk dili, bugün Türkiye, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve diğer Türk halklarının yaşadığı bölgelerde konuşulmaktadır.

Türk dili, Proto-Türk diline dayanmaktadır. Proto-Türk dili, MÖ 2. binyılın sonlarına doğru Orta Asya steplerinde yaşayan Türk boyları tarafından konuşulan bir dil olarak ortaya çıkmıştır. Bu dil, zamanla farklı lehçelere ayrılmış ve Türk dilleri olarak bilinen ayrı dillere dönüşmüştür.

Türk dili, Türklerin Orta Asyadan göç etmesi ile farklı coğrafyalara yayılmış ve bu bölgelerde değişiklik göstererek gelişmiştir. Örneğin, Türkiye’de konuşulan Türkçe, Arapça, Farsça ve diğer dillerden etkilenmiş ve bu etkilerle birlikte kendine özgü bir dil yapısı oluşturmuştur. Azerbaycan Türkçesi ise İran etkisi altında kalmıştır ve bu nedenle Farsça kökenli kelimeler içerir.

Türk dili, eklemeli bir dil yapısına sahiptir. Bu yapının temel özellikleri şunlardır:

Türk Dilinin Genel Özellikleri Nelerdir

  1. Kelimelerin eklemeli yapısı: Türkçe kelimeler, köklerine eklenen çeşitli eklerle oluşturulur. Bu ekler sayesinde kelimenin anlamı, cümledeki işlevi ve zamiri belirlenir. Örneğin, “okuyanlar” kelimesi, “oku” köküne “-y-” fiil eki, “-an” sıfat eki ve “-lar” çoğul eki eklenerek oluşur.
  2. Kelimelerin ünsüz yumuşaması: Türk dilinde, bazı eklerin öncesindeki son ünsüz, yumuşama olarak adlandırılan bir değişime uğrar. Örneğin, “ev” kelimesine “-de” yer belirten eki eklenirken, “evde” şeklindeki yumuşamış halini alır.
  3. Kelimelerin çekimli yapısı: Türkçede, isimler ve fiiller çeşitli eklerle çekimlenir. Bu ekler sayesinde, kelimenin cinsiyeti, sayısı, zamanı, kişisi gibi özellikleri belirlenir. Örneğin, “kitap” kelimesine “-lar” çoğul eki eklenerek “kitaplar” yapılır.
  4. Sözcük türetme: Türkçe, kökleri çeşitli eklerle geniş bir kelime hazinesine dönüştürebilen bir dildir. Bu sayede, benzer anlamları ifade eden kelimeler farklı eklere sahip olarak türetilebilir. Örneğin, “okuma” fiilinden “okuyucu” sıfatı, “okunabilir” sıfatı, “okutma” fiili gibi kelimeler türetilebilir.
  5. Sözcüklerin vurgusu: Türkçede, kelime vurgusu genellikle ilk hecede bulunur. Ancak, bazı durumlarda vurgu farklı bir hecede de olabilir.

Türkçe, Latin alfabesi ile yazılan bir dildir. Türk alfabesi, Latin alfabesinin bazı harfleri üzerindeki nokta, çizgi gibi işaretlerin kullanımıyla oluşturulmuştur. Türkçede 29 harf bulunmaktadır ve her harfin belirli bir okunuşu vardır.

Bir dil, kendi kuralları içerisinde ses, söz varlığı ve şekil bakımından zamanla değişebilir. Örneğin; “kel- > gel-”, “kö- nül > gönül”, “edgü > eygü > eyü > eyi > iyi”… Kimi zaman da bir dildeki bazı kelimeler anlam değişmesine uğrayabilir. Örneğin; “yavuz” kelimesi eski Türkçede “kötü, hırsız” anlamlarına sahipken günümüzde “yiğit, iyi, gürbüz, güzel” anlamlarını karşılar.

Bir dildeki değişim çoğunlukla konuşma dilinde başlayıp daha sonra da yazı dilini etkiler. Çünkü konuşma dilindeki değişim yazı diline oranla daha hızlı olur. Yazı dili durağan, konuşma dili ise dinamik olduğu için zamanla yazımla söyleyiş arasındaki fark büyür ve yazı dilinde reform yapma ihtiyacı ortaya çıkar. Siyasi, toplumsal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler yazı ve konuşma dilini etkiler. Özellikle son yıllardaki teknolojik gelişmeler; hayat tarzımızı, düşünce şeklimizi ve kullandığımız dili hızla değiştirmektedir. Bu yüzden dilimize “e-posta, emoji, drone, selfie (öz çekim)” gibi yeni kelimeler girmektedir.

Her dil gelişimini sürdürmek, zamanla ortaya çıkan yeni kavramları ve oluşan ihtiyaçlarını karşılamak için ya etkileşimde olduğu dillerden kelimeler alır ya da bu kelimeleri kendi imkânları içinde üretir. Çeviri yoluyla da yeni alanların gerektirdiği kelimeler ve terimler türetilir. Bu kelimelerin bazıları dilde kabul görür, bazıları unutulur gider, bazıları ise ait olduğu alanda kalır ve o alanla ilgilenenlerin sözlüklerinde yerini alır. Bu durum aynı zamanda “kelime ölümü” kavramını beraberinde getirir. Artık kullanılmayan nesneleri ya da kavramları karşılayan gövlek (tahta kova), guşane (iki kulplu tencere), cıbarmak (kabarmak) gibi kelimelerin yerlerini yeni kelimelere bırakması bu duruma örnek gösterilebilir.

Devletler arasında kurulan siyasi ve ticari ilişkiler zamanla kültür alanında, özellikle de dil alanında etkileşime yol açar. Bu etkileşim sonucunda bir dildeki kelimeler ve bazı kurallar başka dillere geçebilir. Türkçe de bu ilişkilere bağlı olarak birtakım değişikliklere uğramış, farklı dillerin etki alanına girmiştir. İslamiyet’in kabulü ile Arapça ve Farsçanın, Tanzimat sonrasında da Fransızcanın Türk dilini etkilemesi bu duruma örnek gösterilebilir.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki siyasi ve idari alandaki yenileşme hareketleri Türk dilini etkilemiştir. Özellikle Tanzimat Edebiyatı Dönemi’ndeki dili sadeleştirme çabaları ile tercüme ve gazetecilik faaliyetleri de dil üzerinde etkili olmuştur. Bu dönemde dilde istenilen sadeleştirme tam anlamıyla gerçekleştirilemese de dilde sadeleşmenin önü açılmıştır.

XX. yüzyılın başlarında “Yeni Lisancılar”ın çalışmalarıyla dilde sadeleşme sağlanmış ve bu sadeleşme Cumhuriyet sonrasında da devam etmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde Latin alfabesine geçilmiş, açılan yeni eğitim kurumları ile okuma yazma oranı artmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan çalışmalar ile yazı dili ile konuşma dili birbirine daha da yaklaşmış, daha önceki yıllarda görülen aydın dili, halk dili gibi ayrımlar ortadan kalkmıştır.

Türkçe yüzyıllar boyunca akıp gelen nehir gibi içinden geçtiği her topraktan birtakım unsurlar almış fakat aldığı her unsuru bünyesine uydurarak Türkçeleştirmiş ve kendi kalıplarında eritmiştir. Buna karşılık Türkçe de etkileşimde olduğu diğer dilleri etkilemiş, bu dillere Türkçeden kelimeler ve bazı yapılar geçmiştir.

Tags:

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir