Marksist Eleştiri Kuramı

Marksist Eleştiri Kuramı Nedir? Marksist Eleştiri Teorisi Hakkında Kısaca Özet Bilgi

Marksist eleştiri, bir felsefi ve ekonomik teori olan Marksizm’e dayanır; Karl Marks ve Frederic Engels, Marksist felsefenin kurucularıdırlar. Karl Marks ve Frederic Engels, daha önce felsefede ve iktisat ilminde söz edilen alt yapı ve üst yapı adıyla cemiyeti ikiye ayırma anlayışını ve artık değer kabulünü işçi (işgören), işveren, emekçi, proleter, sermaye vb. kavramlarla destekleyerek öne çıkarmış, teorilerini bu kavramlar üzerine bina etmişlerdir.

Marksizm Temelleri Nelerdir?

  • Marksizm bir felsefi teoridir.
  • Marksizm, aynı zamanda ekonomik bir teoridir.
  • Tarihî maddecilik anlayışına dayanır (Materyalizm).
  • Toplumların tarihî gelişmeleri prensibini takip eder: İlkel toplum – kölelik – feodalizm – kapitalizm – sosyalizm – komünizm…

Marksizme bağlı olarak gelişen bu kurama göre, toplum hayatı iki temel yapıya ayrılır: alt yapı ve üstyapı…

Alt yapı; üretim, üretim güçleri, madde ve ekonomik dünya, eşya, soyut değerler, elle tutulup gözle görülen objeler ve maddi kurumlar olarak toplumun üzerine kurulduğu değerlerdir.

Üst yapı ise şimdi manevi değerler olarak anılan din ve ahlak kurumlarının tamamı ile hukuk, bilim, sanat, moda, gelenek, kültür gibi kurumlardır.

Alt yapı, ekonomik ölçüler ile sosyal hayatın ve sosyal iş bölümünün oluşturduğu maddi bir âlemdir. Buna hayatın temel unsurları denebilir. Bu temel alt yapı üzerinde sanat ve kültür değerleri vardır ki buna da üst yapı denir. Marksist anlayışta sanatçı diye bir meslek düşünülemez. Her insan, hem bir üreticidir hem de serbest zamanlarında müzikle uğraşır, resim yapar, şiir yazar.

Bu yapılar, Marksist öğretide sınıf anlayışının ana hatlarını çizer. Marksist eleştiriye göre, toplumu sınıf çatışmasına dayandırarak izah etmek gerekir. Her cemiyetin muhakkak sınıfları vardır. Marksizm, üreten sınıf demek olan işçi sınıfını öne çıkarmak, yaygınlaştırmak ve eskiye göre burjuva sayılan edebî çevreyi ortadan kaldırmak ister. Her muhitte olduğu gibi edebî çevrede de işçi sınıfının tercihlerine göre bir yapılanma gerekir.

Burjuva; toplumdaki aristokrat sınıf ile işçi sınıf arasındaki insanlardır ki bunlar eğitim görmüş, maddî bakımdan iyi durumda ama üretmeyen, tüketen, sanat ve bilim gibi meşgaleleri olan, cemiyeti sömüren bir gruptur. Burjuvalar, aristokratların kurduğu güç ve kuvvete dayanarak iş yaparlar.

Hâlbuki Marksist öğretiye göre sanat bir iştir, bir üretimdir. İlkel toplumlardan günümüze doğru geldikçe görülür ki insanlar yaşayabilmek için birtakım eserler üretmişlerdir. İşte sanat da bu üretilen işlerden biridir. Sanat eseri, üretilecek ve tüketilecek ekonomik bir değerdir. Sanat eserinin estetik değeri ve bu değerin bir aristokrat veya en azından bir burjuva zemininde oluştuğu anlayışı, kapitalist zihniyetin bir sonucudur. Kapitalizm, liberal anlayışa dayandığı için zararlıdır.

Marksist eleştiri, sosyolojik eleştiriye yakın bir bakış açısıyla, eserin sosyal hayattaki uzantılarına değer verir. Bunu yaparken eserin daha çok muhtevasına dikkat eder. Edebî eserin muhtevası, her şeyden evvel Marksist dünya görüşüne uygun olmalıdır. Eserin şekline, yapısına, örgüsüne, estetik bütünlüğüne, muhtevadan sonra bakmayı yeğler.

Önce tarihî diyalektik ve sonra tarihî maddecilik adlarıyla eski Yunan öğretisinde İsimlerine rastlanan bu tarih perspektifi, Marksizm’in en dikkate değer anlayışlarından biridir. Tarihî maddecilik ve tarihî diyalektik kabullerine ait Marksizm içindeki ilk yorumlar ve cemiyetlerin tarihî süreçleri içindeki gelişmelerinin ekonomik yaklaşımlarını değerlendiren ilk teklifler Marks ve Engels’ten gelir. Sonra bu kavramları diğer araştırıcılar kendi birikimlerine göre az çok değişiklikle yorumlarlar.

Marksist Eleştiri Kuramının Amacı

Marksizm için, “ekonomik yapıya oturmuş bir tarih felsefesidir” hükmünü veren felsefeciler, görüşlerini tarihî maddecilik (tarihî materyalizm) anlayışına bağlarlar. Tarihî materyalizm, tarih içindeki maddecilik anlayışının günümüze Kadarki uzantılarım içine alan bir görüştür. Buna göre, madde, tarihin her döneminde önemli olmuş ve varlığın ana maddesi olarak düşünülmüştür. Maddeden öte bir şey yoktur. Bu görüş fenomenizmle birleşir ve günümüze kadar başta egzistansiyalizm ve postmodernizm olmak üzere çoğu teorinin kurulmasına ve gelişimine sebep olur.

Tarihî perspektif, toplumların tarihî gelişmeleri prensibini takip eder: İnsan toplulukları; ilkel toplum – kölelik – feodalizm -kapitalizm – sosyalizm -komünizm gibi bir sıra takip eder. Marksizme göre bu evrim kaçınılmazdır. Tarihin bu çelişkili yapısı, maddeciliğin öne çıkması, emek ve sermayenin patron ve işçi sınıflarıyla çatışması, proleterlerin burjuva ve aristokrasi ile biteviye karşı karşıya gelmeleri, tarihî diyalektik denilen zıt anlamlılığın ortaya çıkmasına sebep olur. Marksizm, tarihî diyalektiği esas alır. Bu, aynı zamanda her toplumun mutlakiyet, meşrutiyet, cumhuriyet, sosyalizm ve komünizm aşamalarını mutlaka yaşayacağı anlamına gelir. Edebi türlerin metnine de tarihî açıdan özellikle toplumsal açıdan bakar.

Marksist eleştiri, yansıtma kuramından esinlenen bir gerçekçilik anlayışıyla toplumcu gerçekçilik anlayışı arasında birçok değişim geçirmiştir. Bu konuda Karl Marks ve Engels’tan başka Plehanov, Tolstoy, Çehov, Gorki, Belinski, Dobrolyubov, Çernişevksi ve daha başka pek çok araştırıcı yazar ve sanatkâr, gerçekçilik ve Marksist gerçekçilik anlayışı hakkında fikir yürütmüşlerdir.

Karl Marks’tan ve Engels’tan sonra yorumda ilk dönem sayılan bir süreç içinde ilk Marksist sanat teorisyeni Plehanov olarak kabul edilir. Plehanov’a göre sanatın doğuşu, sosyal sınıflar ve sanat, estetik zevk ve fayda gibi konular, yeni baştan ele alınmalıdır, zira Marksist öğretide bütün olaylar maddi ve ekonomik nedenlerle açıklandığı gibi sosyal gerçekçilik anlayışı da bu şekilde açıklanmalıdır.

Plehanov; antropolog ve biyologların araştırmalarını inceler; bu noktada aşağıdaki kanaatlere ulaşır:

  • Sanatın kökeni iştir, faydadır, ihtiyaçtır.
  • Yaşamak için yapılan işler sanatın bütününü kucaklar.
  • Sanatçı, bağlı olduğu sınıfın ideolojisini yansıtır.
  • Burjuvazi, aristokrasi ve işçiler öne çıkar.
  • Madde-sınıf çatışması sebebiyle hayata işçilerin egemen olması ana fikrini işle-yen eserler, toplumsal gerçekçi eserleri oluşturur.

(‘Edebiyat Kuramları‘)

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir