Mezopotamya Medeniyetleri
Mezopotamya Medeniyetleri
Coğrafi olarak Fırat ve Dicle nehirlerinin Basra Körfezi’ne döküldüğü verimli bölge için kullanılır. Mezopotamya’da bilinen ilk medeniyet Sümerlerdir. Mezopotamya, istilalara açık bir coğrafya olmasının sonucu birçok uygarlığa beşiklik etmiştir. MÖ 4000’lerde Mezopotamya’da elde edilen buluntuların benzerlerine MÖ 5000’lerde Orta Asya’da da rastlanılması Mezopotamya uygarlıklarının öncüsü Sümerlerin de Mezopotamya’ya Orta Asya’dan geldiklerini göstermektedir.
I. Mezopotamya; Toroslardan Basra Körfezi’ne kadar Dicle – Fırat nehirleri arasında kalan sulamaya elverişli verimli alanlar için kullanılan kavramdır.
II. Kullanılan malzemenin (kerpiç – tuğla) dayanıklı olmaması ve istilâlara maruz kaldığı için günümüze dek kalıcı eserler ulaşmamıştır.
Bölge eski dönemlerden itibaren önemli bir yerleşim merkezi olup birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Mezopotamya’da gelişmiş bir mimari olmasına rağmen günümüze fazla sayıda eser ulaşmamıştır. Bunun başlıca nedenleri bölgedeki yapıların toprak ve kerpiçten yapılması ve bölgenin çok sık istilaya uğramasıdır. Doğu Anadolu’dan kaynağını alan Fırat ve Dicle Nehirleri Basra Körfezi’nde akmaktadır. İki nehrin birleştiği noktaya Şattülarap denilmiştir.
Mezopotamya’da Kurulan Devletler, Mezopotamya Medeniyeti Milletleri
Genel olarak günümüzdeki Irak sınırları içinde bulunan Fırat ve Dicle Nehirleri arasındaki bereketli topraklar, “Mezopotamya” sözcüğü Eski Yunanca, iki ırmak bölge olarak anlamlandırılmaktaydı. Yer altı ve üstü kaynaklardan yoksun olan bu topraklar, Fırat ve Dicle’nin beraberinde getirdiği alüvyon toprakları nedeniyle bereketli hale gelmiştir. Farklı alanlardaki eksikliklerini komşu ülke ve medeniyetlerle ithalat ve ihracat yaparak tamamlamışladır.
Kuzey ya da Yukarı Mezopotamya (Bağdat’ın kuzeyi) Akad, Asur ve Mitannilere; Güney Mezopotamya ya da Babilonia,
Sümerler
Sümerli insanların hangi bölgeden ve ne zaman Mezopotamya’ya geldikleri kesin olarak kanıtlanamamıştır. MÖ 3000’li yıllarda Sümerlerin Mezopotamya’nın güney bölgesinde ileri düzey bir medeniyet oluşturdukları ve çeşitli şehir devletleri kurdukları bilinmektedir. Yazının 3200 yılında kullanılmaya başlanmasına rağmen ancak 60 ) yıl sonra, 2600 civarında, tarihsel yazıtlar kullanılmaya başlanmıştır.
Akadlar
2350 civarında Sümerlerin kuzeyindeki Akad ülkesinin kralı Sargon, Umma kralını yenerek Sümer ülkesine hâkim oldu. Sargon, torunu Naram Sin ve diğer ardılları, krallığın sınırlarını Suriye, İran ve Anadolu içlerine kadar genişleterek tarihteki ilk imparatorluğu kurdular.
Amurlular
Amurrular, Suriye çöllerinde yaşayan yarı göçebe gruplardı. Sümerler, Amurruları çadırlarda yaşayan, çiğ et yiyen barbarlar olarak betimlerler. Amurrular XXI. yüzyılın sonlarına doğru muhtemelen Suriye bozkırlarındaki kuraklık nedeniyle Mezopotamya’ya göç etmeye başlamış ve III. Ur Hanedam’na son vererek bölgede hâkimiyet kurmuşlardır
Eski Babil Dönemi:
Amurrular, Ur Hanedanı’nın yıkılmasından yaklaşık yüz yıl sonra Babil’de bir krallık kurdular. Babil’deki Amurru Krailığı’nın en meşhur kralı, Hammurabi (1792-1750), 1760’larda Güney Mezopotamya’yı birleştirerek krallığı büyük bir imparatorluk hâline getirdi. Bununla beraber Hammurabi büyük bir fatihten ziyade bir kanun koyucu olarak bilinir. Hitit Kralı I. Murşili, 1595 yılında Babil’i fethedip yağmaladı ve Babil Krallığı’na son verdi.
Asurlular ( Eski Asur Dönemi)
Asur, Dicle’nin batı kıyısında önemli bir kentti. III. Ur Hanedanı’nın yıkılmasının ardından bağımsızlığını kazanan kent, Kuzey Mezopotamya’da önemli bir güç hâline gelmiştir. Asur; İran, Güney Mezopotamya ve Anadolu’daki beyliklerle ticari ilişki içine girmiş ve Anadolu’da çok sayıda karum (ticaret kolonisi) ve vabartum (wabaratum) (küçük konaklama yerleri) kurmuştur. Anadolu’daki en önemli karum Kayseri, Külte pe yakınlarındaki Kaneş’te idi. Amurru etnik kökenli I. Şamsi Adad (1796-1775), Eski Asur Krallığı’nı büyük bir güç hâline getirmiştir. Ölümünden kısa bir süre sonra, 1763 yılında, Eski Asur Krallığı son bulmuştur.
Aramiler
Yaklaşık 1100’den itibaren göçebe yaşayan Aramiler, Kuzey Suriye’den Mezopotamya’ya girmeye başladılar. Şehirlere saldırmalarına rağmen kendilerinden önceki Amurruların tersine şehirleri ele geçiremediler ve kırsal alanlara yerleştiler. Bununla beraber, Kuzey Suriye’de çok sayıda şehir devletleri kurdular. Asurlular Arami şehir devletlerini IX. yüzyıldan itibaren fethetmiş ve Aramileri zorunlu göçlere tabi tutmuşlardır. Bunun neticesinde Aramicenin kullanımı yaygınlaşmış ve I. bin yılda Doğu dünyasının en önemli dili hâline gelmiştir.