İbraniler (İsrailoğulları Uygarlığı)

İbrani Sözcüğünün Kökeni ve Tarihi Gelişimi

‘ibrî veya ‘ibrânî terimi “Yahudilerin dili / İbrânice (İbrâniyye)” olarak açıklanmaktadır. İbrânî kelimesinin Tevrat’taki biçimi olan ‘ibrî (‘ivrî), ilk kez Hz. İbrahim hakkında kullanılmıştır. Bu kelimenin, Yûsuf’un ve kardeşlerinin hikayesinde de geçtiği görülmektedir. İbrâhim’in “İbrânî” şeklinde nitelenmesinin nedeni, farklı yorumlara dayanmaktadır ve Tevrat’taki bir Midraş yorumunda açıklanmıştır.

Kelime kökenine inildiğinde, ‘ibrî kelimesinin tarihi ve etimolojisi hakkında daha fazla bilgiye ulaşılabilir. ‘ibrî kelimesi, İbrânîce olarak da bilinen İbrâniyye dilinin kökenini temsil eder. İbrâniyye dilinin kökeni, ‘Âber (Eber) adındaki bir kişiye kadar izlenebilir. ‘Âber, Sam’ın torunlarından biri olarak kabul edilir ve İbrânîce dilinin atalarından biridir. İbrâhim’in ‘ibrî olarak nitelendirilmesi, bu dilin bağlantısını ve İbrânîce konuşan toplulukların kökenlerini yansıtabilir.

Tevrat’ta geçen ‘ibrî kelimesi, İbrâhim’in kendine özgü bir kimlik ve kökeni olduğunu vurgulamak için kullanılmış olabilir. İbrâhim, Tanrı’nın seçtiği bir peygamber olarak kabul edilir ve İsrailoğulları’nın atası olarak bilinir. İbrâhim’in ‘ibrî olarak nitelenmesi, onun soyundan gelen İsraillilerin ve İbrâniyye dilini konuşan toplulukların özgün kimliklerini yansıtabilir.

Midraş yorumlarına göre, İbrâhim’in “İbrânî” olarak nitelenmesi farklı şekillerde açıklanmıştır. Bu yorumlardan biri, İbrâhim’in İbrânîce konuşan bir topluluğun lideri ve kurucusu olduğunu öne sürer. Diğer bir yorum ise, İbrâhim’in “sınırı geçen” anlamına gelen bir kökten türetilen ‘ibrî kelimesiyle nitelenmesinin, onun Tanrı’nın emirlerine uymak için sınırları aşan bir kişi olduğunu gösterdiğini belirtir.

Sonuç olarak, ‘ibrî kelimesi, Tevrat’ta İbrâhim ve İbrâniyye diline atıfta bulunmak için kullanılan bir terimdir. ‘ibrî kelimesinin kökeni, ‘Âber adlı bir kişiye dayanır ve İbrâniyye dilinin atalarından biri olarak kabul edilir. İbrâhim’in ‘ibrî olarak nitelendirilmesi, onun soyundan gelen İsraillilerin ve İbrâniyye dilini konuşan toplulukların kökenlerini yansıtabilir. Midraş yorumları ise İbrâhim’in özel bir lider veya Tanrı’nın emirlerine sınırları aşan bir şekilde uyan bir kişi olduğunu vurgulamaktadır.

İsrailoğulları – İbraniler Özellikleri Hakkında Maddeler Halinde Bilgi

  • Hz. Musa’ya (a.s) inandıkları için Musevi diye anılırlar.
  • İsrail ve Yahudi adlı iki devlet kurmuşlardır.
  • Tanrıları Yahova, dini kitapları Tevrat’tır.
  • İlk Çağ medeniyetlerinden ilk tek tanrılı dinine sahiptirler.
  • Mescid-i Aksa (Hz. Süleym an tapınağı) en önemli eserleridir.
  • İlk önce Babiller ve Asurlular, MS 70’lerde Romalılar tarafından yurtlarından sürülmüşlerdir.

MÖ XI. yüzyılda, Mısır ve Asurların gerileme döneminde iken daha önce Mısırların Kenan olarak adlandırdıkları bölgede İsrail Krallığı ortaya çıkmıştır. Krallığın ortaya çıkış süreci tartışmalıdır. Ancak ilk Kral Saul’un ardından tahta geçen Hz. Davut (MÖ 1000-970), Kudüs’ü fethederek kenti başkent ilan etmiş, merkezî bir ordu meydana getirerek İbrani kabilelerin ve liderlerinin gücünü kırmıştır.

“On Emir”’i içerdiğine inanılan tabletleri de Kudüs’e getirtmiş ve böylece yeni başkentin dinî merkez olmasını da sağlamıştır. Oğlu Hz. Süleyman (MÖ 970-930) özellikle de krallığın konumundan faydalanarak ticari aktiviteleri geliştirmiş ve İlk Mabet’i Fenikeli ustaların katkısıyla inşa etmiştir.

Hz. Süleyman’ın ölümünün ardından krallık ikiye ayrılmıştır: Kuzeyde Samaria merkezli Yehuda ve güneyde Kudüs merkezli İsrail. Kuzeydeki krallık, MÖ 722 yılında Asurlular tarafından yıkılmış ve krallığın sakinleri Kuzey Mezopotamya’ya sürülmüştür. Güneydeki krallık da MÖ 587 yılında Babil Kralı Nabuchednezzar tarafından yıkılmıştır. Na buchednezzar, Kudüs’ü kuşatıp ele geçirdikten sonra Hz. Süleyman’ın inşa ettiği mabedi yıkmış ve krallığın önde gelenlerini Babil’e sürmüştür.

Perslerin Kralı Kyros, MÖ 539 yılında Babil’i fethettiğinde, İbranilerin ülkelerine dönmelerine izin vermiş ve İbraniler MÖ 530 yılında Kyros’un desteğiyle İkinci Mabet’i inşa etmişlerdir. Bölge Pers hâkimiyeti altında göreli olarak rahat yaşamıştır. Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu fethetmesinin ardından, bölge İskender İmparatorluğu’na, daha sonra sırasıyla Ptolemaios Krallığı’na ve Seleukos Krallığı’na dâhil olmuştur.

Yahudiler, Seleukos Kralı IV. Antiokhos’un Yunan yaşam tarzını empoze etmeye çalışması üzerine Seleukoslara isyan etmişlerdir (MÖ 167-160). Bölge daha sonra Roma sınırlarına ludaea eyaleti olarak dâhil olmuştur. Yahudiler, Nero Dönemi’nde Romalılara isyan etmiş ve isyan birkaç yıl sonra Vespasianus’un oğlu Titus tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bu süreç içerisinde, MS 70 yılında Kudüs ve ikinci Mabet yağmalanarak yakılmıştır. Yahudiler daha sonra, Hadrlanus Dönemi’nde MS 135 yılında tekrar Romalılara isyan etmiş bu isyan da kanlı bir şekilde bastırıldıktan sonra Yahudiler sürgün edilmişlerdir. Hadrianus, eyaletin ludaea olan adını da Syria Palaestina olarak değiştirmiştir.

İbrani Medeniyeti Hakkında Kısaca Özet Bilgi

Sami kökenli olan İbraniler uzun süre göçebe yaşam sürdükten sonra Mısır ve Filistin bölgesine yerleşmişlerdir. Hz. Davut zamanında Kudüs şehrini kurmuşlar ve başkent Kudüs olmak üzere krallıklarını ilan etmişlerdir. Hz. Süleyman’dan sonra ikiye bölünen İbraniler, İsrail ve Yuda (Yahudi) devletlerini kurmuşlardır.

Asurlular, İsrail Devleti’ne, Babiller ise Yahudi Devleti’ne son vererek Yahudileri bölgeden sürmüşler ve Mescid-i Aksa’yı yıkmışlardır. İbraniler Pers, Makedon ve Romalıların hâkimiyetlerinde yaşamışlardır. Romalılar, İbranileri dünyanın değişik bölgelerine sürgün etmişlerdir. İlk Çağ uygarlıkları içerisinde tek tanrılı inanca sahip olan tek millet İbranilerdir. Dinleri Musevilik, kitapları ise Tevrat’tır. “On Emir” olarak bilinen ilahi kökenli hukuk kurallarını uygulamışlardır.

İbraniler Museviliği sadece kendilerine ait bir din olarak kabul etmişler ve doğuştan bu dine mensup olunacağı fikrini benimsemişlerdir. Musevilik inancı sayesinde İbraniler millî benliklerini kaybetmemişler, millet bilincine sahip olmuşlardır. Musevilik dininin sadece İbranilere ait olduğu inancı, bu dinin yayılmasını önlemiş ve Yahudilerin milli benliklerini korumalarında etkili olmuştur. Yahudilik kan yoluyla aktarılan dindir. Şayet anne Yahudiyse çocuk da Yahudi olur.

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir