Poetika ve Aristoteles’in Tiyatro Anlayışı

Aristoteles’in Tiyatro Anlayışı ve Poetika’sı Hakkında

Aristoteles (M.Ö. 384-M.Ö. 322) sanat hakkındaki görüşlerini bir bütün olarak sunan ilk düşünürdür. Tiyatro ve sanata dair görüşlerini içeren eserinin adı Poetika’dır. Aristoteles sanat hakkındaki görüşleri ile kendisinden sonraki kuramcıları etkilediği gibi geleneksel tragedya ve komedyanın da özelliklerini belirlemiştir. Antik Roma, Ortaçağ, Rönesans ve Akıl Çağı eleştirmenleri, Aristoteles’in görüşlerini tartışmasız kabul ederler; onu daha iyi anlayıp yorumlamaya yönelirler. On sekizinci yüzyıldan itibaren Aristoteles‘in görüşlerine farklı yorumlar getirilir. Yirminci yüzyılda Poetika’nın önerdiği biçimlerin dışında kalan anlatım yöntemleri denenmişse de Aristoteles’in düşüncelerine açıkça karşı çıkan akım epik tiyatro olur. Bu karşı çıkış dahi Poetika‘yı tümüyle yıpratamaz. Poetika’daki görüşlerin yeniden ele alınmasına, tartışılmasına yol açar.

Poetika’ya göre sanat, taklit (mimesis)’ten ibarettir; dış dünyayı taklit eder, gerçeği yansıtır. Bu gerçekçilik anlayışında inandırıcılık ve genel gerçeğe uygunluk başlıca amaçtır. Sanat, yaşamı taklit eder, akla uygun olanı ele alır ve yaşamı olduğu gibi değil olması gerektiği gibi, yani düzelterek, yansıtır. Sanat ile gerçeklik arasındaki ilişkide gerçeğe benzerlik, tipiklik, olasılık, ülküsellik gibi öğeler bulunur.

Gerçeğe benzerlik: Sanatın taklide dayanmasını, görünen gerçeğe bağlı olmasını işaret eder. Aristoteles, sanatın taklit konusu olarak “karakter, tutku ve hareket’i gösterir. Bu öğeler, insanın dışa yansıyan iç gerçekliğine karşılık gelir. Sanatçı, zihninde meydana gelen izlenimleri aktarırken görünüşteki benzerliği mutlaka korur.

Tipiklik: Poetika’da tarih ile şiir sanatı karşılaştırılırken şiirin, daha çok genel olanı betimlediği ifade edilir. Genel olandan ise, olasılık ve zorunluluk kanunlarına göre belli özellikteki bir kimsenin şöyle veya böyle konuşması, hareket etmesi anlaşılır. Oyun kişisinin davranışlarında belirlenen tipik yanı, aynı zamanda onun evrensel özelliğidir.

Olasılık: Olasılık ilkesi, olayların birbirini olasılık ilkesine göre izlemesidir. Olasılık yalnız olaylar için değil eserin diğer öğeleri için de geçerlidir. Karakterlerin tasvirinde de hikayenin örülmesinde olduğu gibi zorunluluk ve olasılık ilkeleri dikkate alınmalıdır; yani, kişilerde aranan inandırıcılık, o kişilerin hayatta var olabilecek insanlara benzemesini, sağduyumuza aykırı düşmemesini gerektirir.

Ülküsellik: Hayatta var olan gerçekler anlatılırken noksan olan taraflar tamamlanır, yanlış olan taraflarsa düzeltilir. “Nasıl olması gerekiyorsa” ifadesi, şairin düzeltici ve mükemmelleştirici işlevini gösterir.

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir