Rus Formalizmi Akımı

Biçimci Anlayış ” Formalizm”

1915 yılında Rusya’da ortaya çıkan biçimci anlayış, 1917’de beliren siyasi çalkantılar ve komünist ihtilal sebebiyle 1920’de sona ermiş; bu tarihten sonra, batıda yapısalcılık ve yeni eleştiri içinde gelişmiştir.

Rus biçimciliğinin başlıca temsilcileri: Boris Tomaşevski, Viktor Sklovski, Yuri Tinyanov, Roman Jakobson’dur.

  • 1920’den sonra Rusya’da etkisini kaybeden biçimcilik, çeşitli vesilelerle batı çevrelerinde benimsendi. 1928-1948 yılları arasında Çekoslavakya’da Prag Okulu denilen bir ekol çevresinde varlığını sürdüren bu anlayış, edebiyat ve müzikten başka sinema eserleri üzerinde de fikir üretme ihtiyacı hisseden edebi akımlardan biridir. I965’te Paris’te (aynı zamanda yapısalcılığın temsilcisi olan) Tzvetan Todorov’un Yazın Kuramı adlı eseri yayımlandıktan sonra bir kere daha gündeme geldi.
  • Başlangıçta, edebiyatla hayatın kesinlikle birbirinden ayrılması görüşünü savunmuş ve sanat eserinin kendi yasaları olduğu üzerinde ısrar etmiştir.
  • Edebî eseri, içerik içindeki dil vasıtalarını bütünü görür.
  • Formalistlerce, sanat eseri, hayattan başka bir şeydir; yapısıyla, kurgusuyla yeni bir hayattır, yeni bir formdur, yeni bir muhtevadır; orijinal bir terkiptir.
  • Biçim ve anlam meseleleri üzerinde duran Rus biçimcileri, geleneksel bakışların “alışkanlığını kırmak” üzere edebî eserleri (tarihî şartlar, çevre, kültür değişikliği, kronoloji, biyografi, monografi, edebiyat tarihi gibi) eser dışı unsurlara dikkat etmeden incelemenin gerektiğini savundular.
  • Eserden hareket ettiler. Bu tavra biçimcilik dendi.
  • Bu metodun temsilcileri, daha önce akademik inceleme ve araştırmaların hareket noktası olan estetik, psikolojik, tarihî ölçüleri birinci derecede dikkate almıyorlar; bunlardan bağımsız, edebî eserin sadece ve sadece “Kendisi için incelendiği bir eleştirel yaklaşım getirmek istiyorlardı”.
  • Rus edebiyatı biçimcilerinden Viktor Sklovski, “..sanat, nesneleri tanımamız için değil görmemiz için; taşı, daha taş kılmak için vardır; bu da bir muhteva sorunu değil, bir biçim sorunudur…” diyerek ‘kanatın biçimlerini, sanatın yasalarıyla açıklamak” istemektedir  Bu sözler, metinden hareket etmenin önemini vurgulamak içindir.
  • Edebî metni tarihî, sosyolojik, biyografik verilerden yola çıkarak açıklamayı reddeden bu görüş, tarihî eleştiri gibi sembolist eleştiriye de karşı çıktı; edebî metni, kendi içindeki özellikleri ile incelemek istedi. Tıpkı yapısalcılık gibi, Saussure’ün dilbilimi teorisinden faydalandı; edebî olanı anlamak için edebiyatı etkileyen kurumlardan ve şartlardan değil eserin kendisinden hareket etmek istedi.
  • Jakobson, dil ile iletişim arasında bir bağ kurdu. Şiirde alışkanlığı kırmayı denedikleri gibi nesirde de edebî olanı aramak isteyen biçimciler, romanda kurgusallık ve öykü (fabılı), olay örgüsü (syuzhet) gibi kavramları öne çıkarmayı tercih ettiler.
  • Rus biçimcileri, edebiyatın edebîliği söz konusu olunca kelime yapısı, cümlenin öğeleri gibi parçaların önem kazandığını söylediler. Böylece “kelime” hem edebiyatın hem de edebî olanın en önemli unsurlarından biri olur. Bazı biçimciler, metin tahlili sırasında,
  • “Yazar burada ne söylüyor?” sorusu yerine “Edebî esere burada ne oluyor, yapı ve biçim ne hâle geliyor?” gibi bir soru sormanın yerinde olduğunu iddia ettiler.
  •  Bu bakış açısı, Yeni Eleştiricilik (New Critisizm) ve Yapısalcılık (Structuralizm) gibi metinden hareket etmeyi esas alan [metotlara benzemektedir. Bu üç anlayışın birbirinden farkı, kesin çizgilerle belirtilmemekte, küçük ayrıntılarla ortaya çıkmaktadır. Özellikle grubun oluşma tarihi ve temsilcilerin  yaşadıkları coğrafya bakımından ayırt edici yönleri takip edilebilmektedir.

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir