HAYALİ BEY

Şiirlerindeki ustalığından ve yeteneklerinden dolayı “Meliküş Şuara, Hayal-i Meşhur” gibi ünvanlarla anılmıştır. Aşk ve tasavvufla beslenen lirizmi ileride Baki’yi hazırlayacak, İstanbul Türkçesini şiir dili haline getirecektir. Sadece Divan’ı vardır.
Vardar Yenicesi’nde doğdu. Asıl adı Mehmed. Düzenli bir eğitim görmedi. Gençliğinde rint ve başı­boş bir hayat yaşamış, kalenderi dervişleri ile dolaşmıştır. İstanbul’a gelince, şiirleri İle Defterdar İskender Çelebi, Sadrazam İbrahim Paşa ve Kanûnî’nin dikkatini çekmiş, ra­hat bir hayata kavuşmuştur. Hâmîlerinin ölmesi üzerine Ka-nûnî’den bir Rumeli sancakbeyliği alıp istanbul’dan uzakla­şır. Edirne’de ölmüştür.
Hayalî rint meşrebi, ince hayâlleri, yerli renkleri, samimî ifâdesi ile XVII’ınci asrın orijinal bir şâiridir. Şiir sanatların­dan çok ifade güzelliğine, tabiîliğe değer verir. Tasavvufun terimlerini sık sık kullanırsa da mutasavvıf bir şâir sayıl­maz. Necatî ile Bakî arasında yetişmiş en büyük dîvan şâiri­dir. Şiirindeki tasavvuf neşvesi, samimilik, rintlik, incelik, dünyâya ve onun nimetlerine değer vermeyiş gibi özellikle­rine bakılarak İranlı Şâir Hâfız’a benzetilmiştir.
Dîvan’ı Ali Nihat Tarlan tarafından bastırıldı (1945). [Ce­mal Kurnaz, Hayalî Bey Dîyant’nın Tahlili konulu bir doktora tezi hazırladı (Hacettepe Üniversitesi, Sosyal ve idâri Bilim­ler Fak. 1983) basılmadı.]

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir